Nintendo kadar bebek yüzlü, katil görünümlü, cüzdan düşmanı firma olamaz. Her seferinde bıyıklı musluk tamircisinin kaçırılan bir prensesin peşinden koştuğu bir oyunla karşımıza çıkıyorlar ve biz bu oltaya mütemadiyen takılıyoruz. Bir anlık dalgınlıkla oltaya takılmaktan bahsetmiyorum; iğneyi görür görmez üzerine doğru atılmamızdan bahsediyorum. O derece enteresan bir durum var ortada. Akıl alır gibi değil. Ama rica ediyorum herhangi bir Nintendo oyununu açın ve görüntülere bakın. İnsan şu tiplere, şu renklere kendini kaptırmasın da ne yapsın? Şirinlikten, tatlılıktan kafayı yiyorsun. Ve bu döngü çıkan her yeni oyunla birlikte tekrarlanıyor. Nintendo resmen oyun dünyasının bug’ını bulmuş.
2023 bu anlamda Nintendo açısından oldukça verimli geçti. The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom ve Super Mario Bros. Wonder gibi inanılmaz başarılı iki oyun geldi Nintendo’dan. İkisi de haklı sebeplerle yılın oyununa aday gösterildiler ve kimilerine göre de kazandılar. Bu yetmezmiş gibi yine senenin en iyi oyunları arasında gösterilen Pikmin 4 The Game Awards’tan yılın stratejisi ödülünü alarak çıktı. Aynı kategoride yer alan Fire Emblem: Engage de yine bir Nintendo oyunuydu. Sözü daha fazla uzatmak istemiyorum ama Nintendo’nun başarısından bahsetmeden bu senenin bir diğer muhteşem Nintendo oyunu olan Super Mario RPG’yi size anlatmaya başlamaya gönlüm razı gelmedi. Evet yine bir prenses kaçırılıyor ve evet yine iş muslukçu Mario’ya kalıyor ve ben saatlerce başından kalkamadığım harikulade bir maceraya atılıyorum. Hayatımın kısa özeti…
Bir klasiğe yeniden can vermek
Super Mario RPG yeni bir oyun değil. İlk olarak 1996 yılında, benim için tarihin en iyi oyun konsollarından birisi olan SNES için çıkmış bir yapımın 2023’te Switch’e çıkmış hali. Yani karşımızda bir yeniden yapım var. Remake demek zor, çünkü 2023 çıkışlı Switch oyunu orijinal SNES versiyonunun günümüz oyuncularının beklentilerini karşılamaya yönelik yükseltilmiş bir sürümü aslına bakarsanız (Nintendo kendi resmi sayfasında “Fully updated version” olarak tanımlıyor). Gelin biz bu versiyona Remastered diyelim ve bu iş huzur içinde çözülsün.
Geliştirici ArtePiazza, orijinal Nintendo / Square Enix oyununa sadık kalma noktasında mükemmel bir iş çıkartmış gerçekten. Mekanlar, karakterler, mekanikler, espriler, müzikler hepsi SNES versiyonunun tıpkısının aynısı gibi hissettiriyor. İlginizi çekerse ufak bir araştırmayla Youtube’da ve Google’da sayısız karşılaştırma bulabilirsiniz. (Fark göremiyorum, ya sen?) Bununla birlikte göze çarpan en büyük değişim beklendiği gibi grafiklerde yaşanmış. SNES versiyonundaki 2.5D diyebileceğimiz grafikler yerini tamamen 3D bir yapıya bırakmış. Bu değişimden hoşlanıp hoşlanmamak tamamen zevk meselesi bence. Ben sevdim diyerek kendi görüşünüzü belirlemeyi size bırakıyorum.
Diğer önemli değişiklikler arasında RYO ve sıra tabanlı strateji türüne pek hâkim olmayanlar için eklenmiş Breezy zorluk seviyesi var. Bazı karakter isimlerinin ve görünüşlerinin değişim geçirdiğini de görüyoruz. Bir diğer ekleme de mükemmel zamanlamayla saldırmanız durumunda daha fazla hasar vurmanızı sağlayan mekanik olmuş. Yine savaş ekranına eklenen bir yenilik de Triple Move. Karakterlerinizin güçlerini birleştirip daha güçlü özel bir saldırı yapabildiğiniz bir yöntem bu. Sevimli bir ara sahneyle izleyebildiğiniz Triple Move’lar sahaya sürdüğünüz karakter kombinasyonlarına göre değişiklik gösteriyor. Yani doğru düşmana doğru ekiple saldırmakta fayda var.
Bir diğer önemli değişiklik de müziklerde olmuş. Arzu ederseniz orijinal oyunun müzikleri oyun boyunca size eşlik edebiliyor ama yeni sürüm için müzikler elden geçirilmiş ve onları dinleyerek oynamak da apayrı bir keyif olmuş. Alışıldık üzere Nintendo oyunlarında müzikler hep iyidir ve Super Mario RPG için de aynı durum geçerli. Klasik şarkılar da Switch versiyonuna özel müzikler de harika. Seçin beğenin dinleyin valla.
Prenses peşindeki muslukçunun bitmek bilmeyen dramı
Gelelim hikâyeye ve oynanışa dair detaylara. Kırmızı şapkalı muslukçumuz yine prensesi kurtarmaya çalışıyor elbette. Ama bir süre sonra etrafa saçılmış yedi yıldızı aramamızı gerektiren bir sürecin içinde buluyoruz kendimizi. Sonuçta adından da anlayabileceğiniz gibi bu bir RYO (Rol Yapma Oyunu) oyunu ve sıra tabanlı. Bir ekip ediniyoruz yolculuk boyunca, yer yer onların sorunlarıyla başa çıkmamız gerekiyor. Fakat hiçbir oyuncunun bu oyundan öyle kompleks bir hikâye beklediğini veya hikayesi için oynadığını sanmıyorum. Tipik Mario senaryolarının RYO öğeleriyle soslanmış bir versiyonu diyebiliriz. Ama gittiğimiz mekanlar, karşılaştığımız karakterler ve düşmanlar o kadar eğlenceli ki insan bir sonraki bölümde neler göreceğini de merak etmeden duramıyor. Bu da oyunun başından kalkamamanıza sebep olan bir akıcılık yaratıyor.
Ana hikâye yaklaşık 12 saatlik bir oyun deneyimi sunuyor. Bitirdikten sonra New Game+’la devam edebiliyorsunuz. Neden bunu yapayım derseniz oyunda gizli sandıklar, tamamlamanızı bekleyen listeler ve yan görevler var diye yanıt verebilirim. Birçok Nintendo oyununda olduğu gibi burada da meraklısı için keşfedecek şeyler bulmak mümkün.
Oynanış kısmına gelirsek tahmin edeceğiniz üzere Super Mario RPG, 1996 yılından kalma bir oynanışla karşımıza çıkıyor. Çığır açmıyor ama her aşamasında bizi eğlendirmeyi başarıyor. O dönemin Final Fantasy ve türevi oyunlarını sevenlere çok tanıdık gelecek bir tarzı var desem anlaşılır sanırım. İlerledikçe ziyaret edilebilecek yeni bölgelerin açıldığı klasik Mario yapısı bir kez daha bizleri bekliyor. (Sürpriz sürpriz!) Her bölgede platform, bulmaca ve dövüş öğelerinden oluşan bir içerik var. Platform kısımlarının kendi içinde farklılaştığı anlar yok değil ama genel olarak bilindik Mario parkurlarını aşmamız gerekiyor. Bulmacalar zevkli; kimisi biraz acımasız ama yine de çözmesi keyifli.
Dövüşler yukarıda da bahsettiğim gibi sıra tabanlı. Aynı anda üç karakteri savaşa sürebiliyoruz. Mario dışındakileri çatışmanın gidişatına ve karşımızdaki düşmanların zayıf yönlerine bağlı olarak sırası gelince değiştirebiliyoruz. Güçlü düşmanlarla kapışırken doğru ekip kombinasyonu savaşın gidişatını değiştirebilecek bir öneme sahip oluyor. Sırası gelen karakterimizle normal saldırı, eşya kullanma, özel saldırı ve defans yapma seçeneklerinden birini seçiyoruz. Her karakterin kendine has normal saldırısı ve özel saldırısı var.
Karakterlerimiz seviye atladıkça yeni yetenekler kazanıyor. Oyundaki dükkanlarda yeni silahlar ve kıyafetler alıp bunların bize kazandıracağı yeni vuruş tekniklerini ve artı özellikleri deneme şansımız oluyor. Fakat her yeni bölgede karşımıza çıkan eşya ve kıyafetler çoğunlukla bir öncekinden iyi olduğu için derin bir kişiselleştirme çeşitliliğinden bahsedemiyoruz maalesef. Bulduğunuzu giyiyorsunuz ve konu kapanıyor.
Profiterol tadında bir Nintendo deneyimi daha
Super Mario RPG eşi benzeri görülmemiş bir oyun değil ama Nintendo’nun alametifarikası tüm özellikleri içinde barındıran keyifli bir yapım. Sizi kompleks sorunlarla boğmayan, mizahıyla yüzünüzü güldüren, tatlı grafikleriyle, hoş müzikleriyle keyifli bir gezintiye çıkıyormuş gibi hissettiren bir yapım. Belki yılın oyunu olacak derinliğe ya da usta işi teknik detaylara sahip değil ama bu haliyle bile oynanmayı sonuna kadar hak ediyor açıkçası.
Öte yandan Nintendo hazır oyunu yeni nesle taşıyorken, keşke biraz daha cesur davranıp RYO öğelerini biraz daha çeşitlendirseymiş. Bu haliyle tekrar oynanabilirliğin çok yüksek olmaması bu oyuna dair benim için en net eksilerden biri oldu. Görece kısa oyun süresine sahip bir RYO oluşu ve limitli içeriği düşünülünce yüksek fiyatı önemli bir kriter haline geliyor elbette. Bunu problem etmeyeceğimiz günleri bekliyoruz, Gandalf’ı bekler gibi…
Tüm bunlar ışığında, Nintendo’dan babam çıksa oynarım demeye devam edeceğim gibi görünüyor. Super Mario RPG bayıla bayıla oynadığım ve tavsiye etmekten çekinmeyeceğim bir oyun olmuş. Yolla gelsin Nintendo, ben senden razıyım!