Hellboy biz çizgi roman severlerin gönlünde bir yara. Pelerinlilerle taytlıların kabak tadı verdiği şu günlerde, Mignola’nın dünya folkloru ve Lovecraft mitosuyla yoğurduğu serisinin popüler kültürün geneline nüfuz etmesine ihtiyaç var. Lakin çekmeyi çok istediği Hellboy 3’ü çektirmeyerek Guillermo Del Toro’nun ahını aldıklarından mıdır bilinmez, 2019’daki yeni başlangıç karakteri beyaz perdede hak ettiği yere getiremedi. Del Toro dümeni bambaşka denizlere çevirdi. Ron Perlman da kızıl adam rolüne son bir kez bürünemediği için atamadığı sinirini, sosyal medyadan CEO tehdit etmek gibi şeyler yaparak çıkartır oldu. Hayranları olarak biz de karakterin kendi oyununa kavuşacağı haberini alana kadar başımız eğik, sırtımız kambur, ot tekmeledik.
O noktada uzun bir sevinç çığlığı atıldı ama “Roguelite olacak” açıklamasıyla duyurunun mutluluğu bir soru işaretine dönüştü. Roguelite formatında tadı tuzu yerinde bir Hellboy hikâyesi anlatılabilir miydi? Bütün olayı aralarda nadiren mermi sıkıp tılsım kullanmak ama daha ziyade taştan eliyle düşmanın ağzına ağzına vurmak olan bir kahraman, bolca opsiyon, geniş de repertuvar gerektiren bir oyun türünde barınabilir miydi?
Kıyametin Elli Tonu
Bu iki sorunun da cevabı “pek değil”. Web of Wyrd’da, Butterfly House isimli gizemli bir evde The Wyrd isimli düzleme açılan bir boyut kapısı bulan B.P.R.D. ekibi, elbette geçitten içeri Hellboy’u yolluyor. Tekrar ve tekrar ve tekrar. Olay aslında bu kadar. Hellboy öldürmesi epey zor bir mahlukat olduğu için oyundaki sağlık barımızı, Wyrd aleminde kalabilmemizi sağlayan “Tether” isimli bağın sağlamlığı olarak kurgulamışlar. Çok fazla darbe yerse bağ kopuyor, Hellboy topladığı kaynaklarla ekipmanlarını geliştirmek ve kaydettiği ilerlemeyi baştan almak üzere gerisingeri Butterfly House’a fırlatılıyor. Web of Wyrd de hikâyesini genellikle bu kısa molalarda anlatıyor. Wyrd’de rast geldiğimiz hikâye parçacıklarıyla alakalı diyalogları dinlemek adına gidip B.P.R.D.’nin beyin takımıyla konuşabiliyoruz. Bize çok da bayılmayan komutanımızla görev hakkında hoşbeş edebiliyoruz, olmadı Wyrd alemine ve içinde barındığı folklor karakterlerine dair “lore” metinleri okuyabiliyoruz. Ancak markasının potansiyelini kullanabilecek bütçe ve geliştirme süresini arkasına kesinlikle almadığı için Web of Wyrd’in tadı damakta kalacak bir Hellboy hikâyesi anlattığını söyleyemem. Sunum diye bir şey neredeyse yok, çizgi romanın oyunda çok güzel taklit edilen görsel tarzı diyaloglardaki statik kareler dışında hikâyeyi renklendirmek için neredeyse hiç kullanılmamış. Merhum Lance Reddick’in serinkanlı Hellboy portresi de Ron Perlman’ın asabi versiyonundan kesin bir şekilde ayrışan, takdir edilesi bir performans ancak hikâyeyi umursamanızı, sunumdan kayda değer bir keyif almanızı sağladığını söyleyemem.
İş böyle olunca yapımın kıymetini oyuncuya bildirmek oynanışa kalıyor ancak orada da Hellboy’un alet edevatı ve güç setiyle hele de Roguelite bir oyunu taşıyacak varyasyona sahip olmaması, tam da tahmin edeceğiniz şekilde oyunu tekrara sürüklüyor. Hellboy’ın çizgi romanlarda boy boy yaratığı hep aynı taktikle, ağzına ağzına vura vura dövmesi, epey sadık bir yapım olduğundan oyunda da aynı şekilde yer alıyor.
Oyunda ziyadesiyle tok ama fazlasıyla da basit yakın dövüş mekanikleri var. Tuşa basarak normal, basılı tutarak ağır darbe duruyoruz; yönlü kaçınmalar yapıyor, doğru zamanda blok yaparak karşı saldırıya geçiyor, hazır olduğunda da iki farklı kullanımı olan özel hareketimizi çakıp geçiyoruz. Sağlık barımız da Hit Points (kırmızı) ve Toughness (sarı) olmak üzere ikiye ayrılmış durumda. Kırmızı barı oyun içinde ona özel pasif bonusa denk gelir de seçmezsek sadece nadir karşımıza çıkan sağlık doldurma sunaklarında doldurabilirken sarı bar kendi kendine de doluyor, düşmanları döverek dolmasını hızlandırabiliyoruz. Bunlara ek olarak üç taneden (tabanca, pompalı, bomba atar) birini seçtiğimiz ateşli silahımızı ve yine üç taneden (defansif, ofansif, kalabalık kontrolü) birini beğenip aldığımız tılsımı kullanıyoruz. Seçenekler yeterli desem yeterli hem değil; düşmanların hakkından gelebilmek adına neye ihtiyaç varsa elimizin altında ama oynanış döngüsünde yeterli çeşitliliği yaratacak sayıda opsiyon yok.
Eldekileri de nabza göre şerbet vererek kullanmıyoruz çünkü düşman tipleri çok az ve değiştikleri yerde farklı taktikler gerektirmiyorlar. Uzaktan bir şeyler fırlatarak müttefiklerini iyileştiren veya üzerinize duman bulutları yollayarak görüşünüzü kapatanlar haricinde birebirde tehlike teşkil eden tüm düşman tipleri belki 1-2 ekstra hareket haricinde aynı animasyonlarla aynı şekillerde saldırıyorlar. Tek darbede inen yancılar var bir de ama bunlar aslında pek bir şey yapmıyorlar ve gerekirse sarı barınızı onlardan doldurabilin diye oradalar. Düşününce eldeki bütçeyle belli bir tat yakalamaya çalıştıklarını ve bunu da başardıklarını görebiliyorsunuz; oyundaki Hellboy tam da Hellboy’un dövüşeceğini düşüneceğiniz şekilde dövüşüyor. Ancak maalesef bu ortaya iyi bir oynanış döngüsü çıkarmıyor.
Aynının yozlaşmışı
Oyun barındırdığı içeriği de sündüre sündüre kullandığından bölüm tasarımları da imdadına yetişemiyor. Web of Wyrd’de dört tane farklı biyom var ve oyundaki ilerleyişiniz bunları daha da zorlaşan şekillerde tekrar tekrar oynamakla gerçekleşiyor. Önce her biyomu ayrı ayrı, iki bölümünü oynayıp sonra bölüm sonu canavarını paketleyerek bitiyorsunuz. Sonra birebir aynı şeyi, biyomların iki bölümünün arkasına sonunda üçer düşman dalgası daha barındıran üçüncü birer bölüm eklenmiş halleriyle tekrar yapıyorsunuz. En son da her biyomdan birer bölümü tek seferde geçip son büyük düşmanı haklıyor ve oyunun finaline varıyorsunuz. Roguelite oyunlar alıştığımız üzere genelde başından sonuna tek batında gitmemizi beklerken Hellboy’un bu çerçeve içinde biyomlarını kademeli zorlaşacak şekilde sıralaması aslında hoş bir tercih. Ancak bu tercihin bir anlamı olması için biyomların her birinin, esas mevzunun döndüğü arenaları birbirine bağlayan koridorlardan ibaret olmaması ve aralarında oynanışı etkileyecek farklılıklar bulunması gerekiyor. Böyle bir durum söz konusu değil; oyundaki her biyom sadece görselliğiyle birbirinden ayrışıyor.
Durum böyle olunca Web of Wyrd sadece çizgi romanın görselliğini çok iyi imite etmesiyle kaş kaldırtan ancak azılı Hellboy fanları dışında hiç kimseye öneremeyeceğim, onlara da düzgün bir indirim alınca eksik kalmasın diye bakmalarını önerebileceğim bir yapım oluyor. Hellboy’un da bir zamanlar uyduğu “film oyunu” modasının ürünleri kadar kötü olmasa, elindekini iyi kullanmaya çalışsa da markanın bu kadar düşük bütçeli bir yapımla hak ettiği yere gelmesi mümkün olmadığından, beklediğimiz Hellboy oyunu bu değil.